May 17, 2024

Origin, kast sisteminde ezilen bir film

Pulitzer ödüllü Afrikalı-Amerikalı yazar Isabel Wilkerson’ın kast sistemi üzerine yazdığı The Origins adlı kitaba odaklanan filmde, geçmişin rüzgarına kapılırız. Ava DuVernay’ın yönettiği filmin açılış sahnesinde savrulan yapraklar; Yahudi soykırımını, Amerika’da 1865’te kaldırılan kölelik sistemini ve Hindistan’da Dalitlerin uğradığı zulmü yüzümüze vurur.

Kral Şakir ve Ördeklerin Göçü: Çocuk filmlerini nasıl seçelim?

The Zone of Interest’i izledikten sonra yedi yaşındaki oğlumun isteğiyle Kral Şakir: Devler Uyandı filmine maruz kaldım. Baktım sinemadaki çocuklar çok mutlu. Ellerinde patlamış mısırla heyecanla çığlık atıp müziklere eşlik ediyorlar. Filmden sonra oğlum ve sınıf arkadaşına sordum, “Bu filmin konusu ne?” Bana merakla bakan iki çocuk, hikâyeyi özetleyemedi. Biz anneler de filmin ne anlatmaya çalıştığını pek çözemedik. Oysa Ördeklerin Göçü, çocuk filmi olmasına rağmen bende iz bıraktı. Bir göç masalının başardığı neydi?

Memory, kalp ve belleği buluşturan Hatır

Bir alkol bağımlısının “Hatırlıyorum, yaralıydım, kaybolmuştum, umutsuzdum.” sözleriyle başlayan Memory’de hafıza, hayat hikâyemizin güvenilmez bir yazarıdır. New York’ta yaşayan bir sosyal hizmetler çalışanının hafızası, neredeyse bir erken demans hastasınınki kadar bulanık. Demans ya da değil, herkesin anıları eksik ya da çelişkili. Sylvia’nın annesine göre sevgi dolu yuvaları, alkolik kızının kâbusu. Karakterlerin hatıralarına şüpheyle yaklaştığımız film, hasta ve sağlıklı ikileminden uzaklaşıyor.  

Oscar Adaylarının Geçmişle Hesaplaşması

2024 Oscar töreninde, sanatın tarihi ve politik rolünü vurgulayan meta-filmler parladı. Christopher Nolan’ın 7 ödül kazanan filminde Oppenheimer, şiir ve resme duyduğu aşkla atom bombasını yaratır. Katledilen Amerika yerlilerine ağıt yakan Martin Scorsese ise David Grann’in Dolunay Katilleri kitabından ilham alır. Hansel ve Gretel’de çocukları fırında pişiren cadıyı bir Nazi subayıyla buluşturan İlgi Alanı, tarihi masallarla yazar. İlk sahneden konusunu bildiğimiz ve merak unsuru taşımayan filmler, geleceğe ümitle bakmaz. 

Zavallılar Neden Feminist Değil?

Yorgos Lanthimos’un fantastik dünyası, 19. yüzyıl masallarından beslenir. Uzun saçlarını camdan sarkıtan Rapunzel, bir ölüyü dirilten Victor Frankenstein ve Henrik Ibsen’in Bir Bebek Evi (1879) oyununda çocuk muamelesi gören ev kadını Nora ile film, geçmişi geleceğe taşır. Kibirli bir doktorun ve evde tutsak kadınların hikayelerini hatırlatan film, cinsiyet eşitliği vadeder mi? Orta Çağ şatolarında geçen sahneler, toplumsal ilerlemeye ışık yakar mı? Yoksa asıl ismi Victoria ile Kraliçe Victoria dönemini hatırlatan Bella ve diğer karakterlerle birlikte biz de “zavallı” mıyız?

Cezaevinde bir Öğretmenler Odası

lker Çatak’ın tek mekân filmi, çocuklarımızı sevgiyle ve güvenle teslim ettiğimiz okulu, huzursuz ve tekinsiz bir cezaevine dönüştürüyor. Bizi dehşete düşüren, öğretmenlerin de öğrencilerin de birer polis gibi her daim birbirlerini gözetlemeleri. Alman ortaokulundaki amaç, matematik formüllerine benzetilen kuralların içselleştirilmesi ve yönetime zorla değil isteyerek boyun eğilmesi. İç ve dış cephesindeki parmaklıkları, sınıflardaki çizgili storları, menteşeli pencereleri, gri ve boş koridorlarıyla okul binası, herkesin sürekli izlendiği bir hapishaneyi andırıyor. 

May December

“Mayıs Aralık” anlamına gelen “May December” deyimi, sevgililerin arasındaki yaş farkına referans verir. Todd Haynes’in yönettiği filmdeki aykırı çiftin yirmi dört yıllık birlikteliği, 1997’de Amerikalı öğretmen Mary Kay Letourneau’nun 12 yaşındaki öğrencisiyle ilişkisi, hapiste doğurması ve çiftin evliliğini hatırlatır. Filmin orijinal ismi yaş farkını mevsimlerle resmederken Türkçe çevirisinin amacı sanki izleyiciyi “bir skandalın peşinden” sinemaya getirmek. Halbuki kimin neyin peşinde olduğunun belli olmadığı bu çok katmanlı filmde bütün toplum bu skandalın yazarı. 

error: Content is protected !!
Verified by MonsterInsights