May 17, 2024

Victoria Dönemi Romanlarında Kadın Katiller

Victorian Murderesses: The Politics of Female Violence başlıklı kitabım, romanlardaki kadın katilleri dönemin ataerkil, etnik, dini ve sınıf ideolojileri ışığında inceler. Thomas Hardy’nin Tess, George Eliot’ın Adam Bede, Mary Elizabeth Braddon’ın Lady Audley’nin Sırrı, Florence Marryat’ın Vampir Kanı romanlarındaki kadınlar; boşanma ve mülkiyet hakları olmadığı için şiddete başvurur. 

Kadın romancıların hayat verdiği emekçi kadınlar

Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadın yazarlar, yok sayılan kadın emekçileri kalemleriyle ölümsüzleştirir. Yeni Asır gazetesi yazarı Rebia Arif (1903-1936), Erendiz Atasü ve Ayşe Kulin’in romanları, kadınların tarih boyunca azımsanan fedakârlıklarını görünür kılarken süregelen cinsiyet eşitsizliğine karşı savaşır.

Zavallılar Neden Feminist Değil?

Yorgos Lanthimos’un fantastik dünyası, 19. yüzyıl masallarından beslenir. Uzun saçlarını camdan sarkıtan Rapunzel, bir ölüyü dirilten Victor Frankenstein ve Henrik Ibsen’in Bir Bebek Evi (1879) oyununda çocuk muamelesi gören ev kadını Nora ile film, geçmişi geleceğe taşır. Kibirli bir doktorun ve evde tutsak kadınların hikayelerini hatırlatan film, cinsiyet eşitliği vadeder mi? Orta Çağ şatolarında geçen sahneler, toplumsal ilerlemeye ışık yakar mı? Yoksa asıl ismi Victoria ile Kraliçe Victoria dönemini hatırlatan Bella ve diğer karakterlerle birlikte biz de “zavallı” mıyız?

Milliyet Sanat-İngiliz Romanlarında Aşk Ne Söylüyor?

Biz sanat severler büyülü aşk hikayelerine kapılırız. Esas oğlan ve esas kızın birbirlerine kavuşabilmelerinin cinsiyet, ırk ve sınıf ideolojilerine bağlı olduğunu unuturuz. Genç, yakışıklı ve çoğunlukla beyaz karakterlerin mutlu sonlarına sevinirken evlilik kurumunu belki de fark etmeden kutsarız. Clifford Geertz, Kültürlerin Yorumlanması (1973) adlı kitabında, duygunun doğal ve evrensel değil, kültürel bir ürün olduğunu savunur. Toplum tarafından öğretilen duyguların politikasını tartışır. Jane Austen, Emily Bronte, Charlotte Bronte ve Virginia Woolf’un unutulmaz eserlerindeki aşk teması, İngiltere’nin sosyal ve ekonomik yapısından beslenir.

Ayfer Tunç, Kuru Kız’ın bizi Ushuaia’ya götüremeyen yolculuğu

Edebiyatta mekân romanın anahtarıdır. Hikâyenin geçtiği yer; karakterler, temalar ve semboller ile süregelen bir diyalogdadır. Peki, isimsiz kuru kızın, Anadolu’dan Arjantin’in Antarktika’ya yakın Ushuaia şehrine taşınması romana ne kazandırıyor? Karakter, Ushuaia yerine Avrupa’nın en batı ucu Roca Burnu’na gitseydi hikâye değişir miydi? Sanmıyorum.

Sanat doğal değil kurgusaldır

Biz sanatseverler gerçeklik fantezisine kapılırız. Heyecanla takip ettiğimiz hikayelerin otantikliğine inanmak isteriz. Bu gerçeklik sanrısıyla sinema ve edebiyatta sempati duyduğumuz karakterlerle birlikte ağlar ve güleriz. Oysa sanatın İngilizcesi “art,” yapay anlamına gelen “artificial” kelimesinden gelir. Sanat doğal değil, kurgusaldır. 

Selcen Ergun, Kar ve Ayı’nın Karanlık Beyazlığı

Filmin tüyler ürpertici açılış sahnesinde, uçsuz bucaksız ve karla kaplı bir ormanın virajlı yollarında dönen bir arabanın peşindeyiz. Henüz arabada kimin nereye gittiğini bilmediğimiz sahnedeki beyazlık gözümüzü kamaştırıyor. Dönemeçleri izleyerek ormanın büyüsüne kapıldığımız sahne, bana William Butler Yeats’in İkinci Geliş (1919) şiirinde, döndükçe büyüyen ve okuyucuyu içine çeken girdabını hatırlatıyor.

Elif Şafak, Kayıp Ağaçlar Adası’nda Kaybolamayan Okuyucu

Neden savaşlar hep aşk üzerinden kurgulanır? Isabel Allende, Denizin Uzun Taçyaprağı’nda (2019) İspanya İç Savaşı’nı (1936-1939) ve Elif Şafak, Kayıp Ağaçlar Adası’nda (2021) 1974 Kıbrıs Harekatı’nı imkânsız aşklar üzerinden anlatıyor. Politik çatışmaların yarattığı fiziksel, psikolojik ve coğrafi yıkımlara dikkat çekmek için okuyucunun duygularına hitap etmek çok etkili bir tekniktir. Allende’nin hikayesinde, bir doktorun savaşta ölen abisinin karısıyla yaptığı evlilik onaylanacak mı diye düşünürken cumhuriyetçiler ve milliyetçiler arasındaki korkunç çatışmayı öğreniriz. Şafak’ın romanında Türk ve Rum sevgililere sempati duyarken savaşın 2000’lerde İngiltere’ye taşınmış çifti ve 2010’ların sonunda kızlarını bir gölge gibi kovaladığını görürüz. Okuyucu, geçmişin travmalarına şahit olurken her türlü zorluğa göğüs geren aşklar da göklere çıkarılır. Bu sebeple aşka bel bağlamayan savaş anlatıları beni daha çok etkiler. 

error: Content is protected !!
Verified by MonsterInsights