Prof. Dr. Oya Başak’tan miras kalan hayat ve sanat aşkı

1993 yılında başladığım Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünde şiir, tiyatro ve kültürel teori dersleri aldığım Prof. Dr. Oya Başak, metindeki duyguyu anlatmaz yaşatırdı. Haftalarca işlenebilecek bir konuyu, bir metaforla dakikalara sığdırırdı. Rönesans şiirlerindeki aşk temasını kestane şekeri ve pergel örnekleriyle, aydınlanma çağının bilim tutkusunu sarayların geometrik bahçeleriyle anlatırdı. Her metni bir tuvale dönüştürmeyi başaran bir ressamdı Oya Başak. 

“Daldan dala atladığı” için dersi takip etmekte zorlananların aksine ben uzattığı her dalın tılsımına kapılırdım. Bir defasında, Aristoteles’in trajedi kuramını Sofokles’in Kral Oidipus oyunu ile örneklendirirken birden yeni izlediği Lars von Trier’in Breaking the Waves (1996) filmini büyük bir heyecanla anlatmaya başlamıştı. Bazılarının, “Ne alaka?” dediği film referansları, yüzyıllar önce yaşamış yazarları günümüze taşırdı. Güncel bir filmi Aristoteles’in teorileri ışığında izleyebilen biz öğrenciler için antik metinler aslında çağdaştı.

Sınıfça Oya Başak’ın her tavsiyesini ödev bildik. Derste bahsettiği filmleri ve tiyatroları izleyip saatlerce tartışırdık. Prag’ın çok sevdiğim Napoli’den bile daha etkileyici olduğunu söylediğinde artık ilk seyahat rotam belliydi. Gittiğim her şehirde ve müzede, Oya Başak’ın kültürel mirasının izini sürdüm. 

Engin bilgi birikimi, kibirle hiç buluşmadı. Biz asistanların isimlerini her karıştırdığında unutkanlığıyla dalga geçerdi. Beni hep gülümseten anısını, İzzeddin Çalışlar’ın yazdığı Oya Başak: Kahkahanın Derinliği (2017) kitabında paylaşmış: Atina’da bir konferansta aynı hocaya iki kere kartvizitini vermiş. İkincisi kendisine iade edildiğinde ise büyük bir şaşkınlıkla, “Tesadüfe bakın! Benim de adım Oya Başak.” demiş, adaşı sandığı Yunanlı meslektaşına. Namıdiğer “dalgın profesör,” bize kendinden ve hayattaki duruşundan emin olan insana kibrin uğramayacağını gösterdi.

Doktora yaptığım University of Wisconsin Milwaukee’ye onun tavsiyesiyle başvurdum. 1984’te düzenlediği Türkiye’nin ilk postmodernizm konferansına Milwaukee’de hoca olan Mısırlı Amerikalı Ihab Hassan’ı çağırmıştı. Eleştirel teori alanında çığır açmış Paracriticisms ve The Postmodern Truth kitaplarının yazarının ders verdiği üniversite ile Oya Başak sayesinde yolum kesişti. 

Akademik kariyer yolculuğumuzda çıkan engelleri kaldırmak için savaşan bir şövalyeydi Oya Hoca. Amerika’da doktoraya başlamadan önce Meksika’da bir yaz okulunda asistanlık yapma hayallerim vize başvurumun reddiyle sonlandı. Oya Başak, zorlu bir sürecin ardından vize almamı sağlamış olsa da gecikmeden dolayı fırsatı kaçırmıştım. Yetkililere göre araştırma görevlisi olmam şaibeli bir durumdu. Bölümümüzün bir konferans yemeğinde Oya Başak, yanımda oturan Norveçli bir hocanın kulağına fısıldayarak “Dikkat et yanındaki ajan!” diyerek kahkaha atmıştı. 

Emeritus profesörümüzün gülüşü ve birikimi o kadar içime işledi ki bu yazıya bir bitiş ya da sonu vurgulayan “Oya Başak’ın ardından” başlığını yakıştıramadım. Benim kişisel tarihimde Oya Başak ile tanışmamın öncesi ve sonrası var. Eğitimimde başrolü oynayan hocamı ben kaybetmedim. Hocalığıma ve yazılarıma kazandırdıklarıyla hep var olacak. 

22 yıl bölüm başkanlığı yaptığı ofisinde çalışmak benim için büyük gurur. Oya Başak’ın vizyonundan beslenmiş akademik yayımlarım, onun antika kitaplıklarıyla buluştu. Kahkahanın Derinliği’ni bugün tekrar okurken Amerika’ya gitmeden önce ona verdiğim “Bu bölüm sizinle çok özel.” notunu görmek güzel bir sürprizdi. Demek metinler ve mekanlar arası diyaloğumuz daimî.

Efsanevi hocamızı her gün hayatıma kattığı değerleri, birikimi ve kahkahalarıyla hatırlayacağım. Oya Başak kalbimde ve yazdığım her satırda yaşayacak. 

About the author

Ayşe Naz Bulamur is a Professor of English in the Department of Western Languages and Literatures at Boğaziçi University, Istanbul. She holds a PhD in Literary Studies from the University of Wisconsin-Milwaukee. She has articles on the works of British, American, and Turkish writers, such as Margaret Fuller, Hannah W. Foster, A. S. Byatt, Edith Wharton, Elizabeth Gaskell, Erendiz Atasü, Theresa Hak Kyung Cha, and Martin Amis. She is the author of Victorian Murderesses: The Politics of Female Violence (Cambridge Scholars Publishing, 2016). Her research focuses on postcolonial theory, urban theory, feminist criticism, and nineteenth-century and contemporary fiction.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error: Content is protected !!
Verified by MonsterInsights