Hayat Sahnesinde Aktris

Soner Caner’in yönettiği ve Hakan Bonomo’nun senaryosunu yazdığı dizinin adının Yasemin yerine Aktris olması bana William Shakespeare’in As You Like It (1623) oyunundaki meşhur sözlerini çağrıştırıyor: “Bütün dünya bir sahnedir / Ve bütün erkekler ve kadınlarsa sadece birer oyuncu / Girerler ve çıkarlar / Ve bir kişi birden çok rolü oynar…” Shakespeare, çağdaş yazarlardan yüzyıllar önce rol ve gerçek arasındaki çizgiyi siler. İngiliz şaire göre aşık, öğrenci, ebeveyn rollerini oynadığımız hayat bir performanstır. Toplumun bizden beklediği rolleri çalışır en iyi şekilde sahneleriz. Oyun ve gerçeğin birbirine geçtiği dizide sadece Pınar Deniz’in başarıyla canlandırdığı seri katil Yasemin değil, peşindeki komiser ve birlikte çalıştığı eski karısı da birer aktör ve aktris. 

Kızılcık Şerbeti Kutuplaşmaya Şifa Mı?

Benedict Anderson, Hayali Cemaatler (1983) adlı kitabında, bir ülkeyi gazetelerde ve edebiyattaki temsilleri üzerinden hayal ettiğimizi savunur. Biz de modern Türkiye’yi erken cumhuriyet dönemi romanlarının eğitimli, başı açık kadın karakterleri ve güzellik kraliçelerinin mayolu resimleri üzerinden tahayyül ettik. Türk dizilerine de laik kadınlar hâkim. Son birkaç yıl öncesine kadar dizilerde türbana yer verildi mi? Anderson’a göre sanatta gösterilmeyen toplumda görünmez kılınıyor.

Yargı: Cinayet Mahallinde Aşk

Bir olay yeri bu kadar mı seksi olur? Issız ve karanlık ormanın ortası sarı şeritlerle çevrilmiş… Bir yerlerde kurşun olmalı ya da ceset. İnceleme ekibi ayrılınca Ceylin Ilgaz’ı tam da cinayetin işlendiği noktada öpmek istiyor. Fakat romantik savcı diyor ki olmaz, böyle hatırlamamalıyız ilkleri. Dizilerde sıklıkla izlediğimiz Boğaz ya da çiçek manzaralı öpüşme sahnelerinden sonra cinayet mahallinde aşka gelen kadın ne kadar etkileyici!  Ne zaman, nerede, nasıl yakınlaşmak istediğine kendi karar veriyor. Erkek nazlanıyor bu sefer. Ortamı uygun bulmuyor.

Renk Körü, Boğa Boğa

Kırmızı ve yeşil renk körü boğaları kışkırtan, seçemedikleri kırmızı değil, matadorun pelerinini hışımla sallamasıdır. Boğa Boğa’nın yönetmeni Onur Saylak, kırmızı ve yeşili seçiyor, hapisten çıkan yatırımcı Yalın’ın, karısı Beyza ile yeni bir başlangıç için memleketi Asos’a yerleşmesini anlatırken. Yalın’ın montu ve kazağı, Asos’un derin ormanları gibi yeşil. Beyza’nın aşçı önlüğü, pantolonu ve yağmurluğu da kırmızı. Ev dekorasyonu, kırmızıya çalan bir kahverengi. Demek ki her an boğa gibi saldırmak üzere olan karakterler aslında birbirlerini görmüyor. Paralarını emanet ettikleri hemşerilerinden kazık yiyen kasabalılar, Yalın’ı avlamak isteyen kırmızı-siyah üniformalı jandarma, tehditlerle boğuşan Yalın ve intikamcı karısı bilinmez bir savaşta kör atışı yapıyorlar. 

‘Aile’: Günümüzün ataerkil trajedisi

Fransız-Amerikalı yazar Raymond Federman’a göre, bir metnin sırrı görünmeyenindedir. Repliği bile olmayan bir karakter, hayalet gibi dolaşır sayfalar arasında. Adsız, sansız, sessiz bu boşlukta saklıdır hikâyenin özü. Sadece kelimelere odaklanan okuyucu, kaçırır satır aralarında her anı gizlice şekillendiren meseleyi.Serenay Sarıkaya ve Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı Aile dizisinde de asıl mesele baş döndürücü güzellikteki karakterler değil, fiziksel yokluğuna rağmen her sahnede hortlayan baba.

Boşluk

Oğlumun anaokulunda bize ailece okumamızı tavsiye ettikleri kitap, Boşluk. Anna Llenas’ın kaleme aldığı ve Nesin yayın evinin Türkçeye kattığı, 20 psikolog görüşmesine bedel bir kitap. Hikâyede, Julia, içinde sıkıntı olarak hayal edebileceğimiz bir boşluğu, var gücüyle doldurmaya çalışıyor. Yeni eşyalar, kıyafetler, oyuncaklar, cep telefonu karnında bir delik olarak resmedilen boşluğu bir türlü dolduramıyor. Farklı kapak ya da tıkaçlar deniyor ama nafile.

error: Content is protected !!
Verified by MonsterInsights